Üniversitemizde İstiklal Marşının Kabul Yıldönümü ve Mehmet Akif Ersoyu Anma Programı Düzenlendi

Siirt Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü tarafından “Yüreklerde Akif, Dilde Hürriyet” temalı panel düzenlendi. Panele, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cahit PESEN, Dekan Yardımcıları, Üniversitenin Öğretim Üyeleri ve öğrenciler katıldı. Moderatörlüğünü Dr. Öğretim Üyesi Özlem BATĞI AKMAN’ın yaptığı panele Prof. Dr. Hüseyin YAŞAR ve Doç. Dr. Mesut Bayram DÜZENLİ konuşmacı olarak katıldı. Her iki konuşmacı Mehmet Akif’in Hürriyet kavramına olan ilgisini ve sevdasını dile getirdiler.


Prof. Dr. Hüseyin Yaşar, Mehmet Akif’in hürriyet düşüncesini şiirlerinden hareketle ortaya koymaya çalıştı. Mehmet Akif’in bir “hürriyet şövalyesi” olduğunu belirterek şiirlerinde hürriyeti yoğun olarak işlediğini vurguladı. İstiklal Marşı şairinin, poetikasında yer alan vatan, fazilet, erdem, istiklal gibi değerler listesinde hürriyetin de en başta gelen kavramlardan biri olduğunu açıkça ifade etti.


Bir şiirinde Hürriyete şöyle seslenir:


Gel ey nâzende hürriyyet ki canlar ferş-i râhındır.
Emindir mevki’in: En pâk vicdanlar penâhındır.
Serâpâ mülk-i Osmânî müeyyed taht-gâhındır.
Serîr-ârâ-yı ikbâl ol ki: Bir millet sipâhındır


Mehmet Akif’i sadece İstiklal Marşı ile tanıtmanın eksik olacağını belirten Yaşar, devasa külliyatıyla, Berlin Hatıraları’yla, sporcu yönüyle, El-Uksur Hatıralarıyla, Mısır hayatı ve Kuran tercümesiyle “çok cepheli” bir şair olduğunu açıkladı. Cephedeki bir asker, dikkatiyle toplumun sorunlarını, hastalıklarını sıhhatli ve kahramanca bakış açısıyla yansıtmaya çalıştığını ekledi. Prof. Dr. YAŞAR, yıllardır bu büyük şaire uygulanan Edebiyat Kanonu’a dikkat çekti.


Prof. Dr. Hüseyin YAŞAR, Akif’in, Tanzimat’tan sonra başlayan, topluma marazi ve yabancı gözlerle bakmadığını, içinden geldiği toplumun problemlerini realist bir gözlemle aktardığını söyledi.


Hürriyete olan sevdasından dolayı dini ve bireysel konularda Akif’in mutaassıp olamadığını tam tersine her yerde hür düşünceyi savunduğunu belirtti. Bu bağlamda üye olduğu İttihat ve Terakki Fırkasının yemin metnini imzalamadığını zira metinde Fırkanın her kararına “Cemiyetin bütün emirlerine bilâ kaydü şart itaat” ibaresine karşı çıktığını açıkladı.

           

Kimden gelirse gelsin, Akif’in baskı ve polisiye uygulamalarının karşısında olduğunu belirterek Hürriyet, İstibdat, Acem Şahı gibi şiirlerinde hür yaşamaya olan sevdasını açıkça görülebileceğini açıkladı. II. Meşrutiyet’ten hemen sonra yazdığı Hürriyet şiirinde Hürriyeti cennetten gelen bir nazenin huriye benzettiğini, hurinin belinde hürriyet kemerinin takılı olduğunu ifade eder.


Panelin ikinci konuşmacısı Doç. Dr. Mesut Bayram DÜZENLİ de Mehmet Akif’in “Bireysel hürriyet” düşüncesi üzerinde durdu. Doç. Dr. DÜZENLİ, konuşmasına şöyle devam etti: “Hürriyet, Akif’in fıtratında yer alan bir haslettir. Fıtratındaki bu hürriyet sevdası, birey ve toplum cephesiyle karşımıza çıkar. Bir birey, fert olarak hürriyet sevdası taşırsa eğer, ondan mensup olduğu milletin hürriyeti için mücadele etmesini beklenir. Akif’te biz bunu bütün hayatı boyunca gözlemliyoruz. Akif, bir birey olarak mesela siyaseten hürdür. Onun herhangi bir siyasi partinin kurallarına boyun eğmesi mümkün değildir. Bu karakterinin bir neticesidir ki milli menfaatler uğruna katıldığı İttihat ve Terakki Partisi’ne üye olurken yemin metnine itiraz etmiştir. Akif’in şahsiyetini oluşturan hassasiyet ve aklî cephe, onun dinî hususlarda da hür olmasını sağlamıştır.”


Doç Dr. Mesut Bayram DÜZENLİ, Akif’in bir birey olarak da hürriyet düşüncesinin bir tezahürü olarak kaderciliğe karşı çıktığını açıkladı: “Mesela geleneksel kadercilik anlayışına karşı çıkarak insanın dinî tercihler yapabilmesi bakımından hür olduğunu, başına ne geldiyse kendi eliyle geldiğini söyler. Yine Akif, gerçekte İslam’ın özü olan, ancak aslından uzaklaştırılıp yozlaştırılarak milletimizi uyuşturan bir anlayışa bürünen tasavvufa da karşı çıkarak dinî hususlarda bireysel hürriyet anlayışına sahip olduğunu bize gösterir.  Nitekim Âsım şiirinde bu yozlaşmış tasavvuf anlayışının metafizikle ilgili Kuran’ın şüphe barındırmayan vahiy bilgisi yerine tasavvuftaki keşif ve ilhama dayalı zannî bilgisinin Sıdkı Dayı’nın ağzından “hakikat” diye verildiğini şöyle anlatır:


“Sürdüler Türk’e tasavvuf diye olgun şırayı

Muttasıl şimdi hakikat kusuyor Sıdkı Dayı”


Bu beyit de Akif’in salt hür dini düşünceyi benimsediğini kanıtladığını vurguladı. Panel, Doç. Dr. Mesut Bayram DÜZENLİ’nin Çanakkale şiirini fon eşliğinde eşsiz okumasıyla sona erdi.

 

REMZİ BEYHAN / 3533
Fen Edebiyat Fakültesi
11.3.2022